Hekimlik pratiğimi yeniden inşa ediyorum

Bundan, çok değil, 3 ay önce bana artık başka çeşit bir hekimlik yapacaksın; hastalarını araya interneti sokarak muayene edeceksin deseler “Aslaaaaa!!!!” derdim.
Sevgili Serpil’imin her zaman dediği gibi, asla dediğin yerde değişmesi gereken bir durum vardır ve sen de bunun bir parçası olmaya hazırlansan iyi olur.
Pandemi başladıktan sonra da aklımın köşesinden geçmedi böylesi bir hekimlik. Evet, servise yatırdığımız hastalarla görüşmemizde eskisinden çok farklı bir durum hemen şekillenivermişti, ama onun buna evrileceğini aklımdan geçirmedim. Bir çok arkadaşım ile konuştuk (internetten). Bizim bıranşımızda muayenenin yeri çok önemliydi. onu geçtim, uzun uzun, meslek, hobi, beslediği evcil hayvan, yaşam koşulları vs. bilgilerini bir dedektif titizliği ile toplardık. Asistanlarıma böyle örnek olup öğrencilerime derste defalarca, örnek hikayeler anlatarak bunu öğretmeye çalıştım. Açın youtube kanalımdan izleyin, göğüs hastalıklarında öykü alma dersim 50 dakika sürüyor. Muayene de o kadar… Oysa sorularımız, “ateş, öksürük, nefes darlığı var mı, yurt dışından dönüş, dönen biriyle temas, COVID-19 tanısı almış biriyle temas öykünüz var mı?” ile sınırlandı. Yanıtları, tetkik sonuçlarıyla birleştirip tanı koymak ve rehberlerde önerilen, kesin tedavi edip etmediği hakkında bilgimiz olmayan aynı ilaçları aynı sırada vermekle sınırlıydı hekimlik pratiğimiz. Hatta o zamanlarda, bu işi robotlara ve yapay zekaya yaptırmak olası diye düşünmeye başladım, hem hastalanma riski de taşımadan örnek alıp sağlık hizmeti sunabileceklerdi. İnsanı bu sahneden çıkaramıyordum, çünkü henüz kötüleşmeden, kötüye gitme olasılığı olduğunu düşündüğümüz hastalarda erken davranmamız sense clinique denen klinik sezgiyle ilgili. Her ne kadar ilk kez karşılaştığımız bir virüs ve hastalık olsa da repertuvarından benzer durumlar olan, buna yetecek derecede ustalaşmış hekimler için bir sezgiyle karanlıkta yol bulma çabası hayatta kalma-tutma için ortaya çıktı. Yapay zekaya yüklenecek senaryolar, algoritmalar bunu ne derece başarır sorusuna doyurucu bir yanıt veremiyorum, henüz kesin  yanıtı bulanlar olduğunu da sanmıyorum.
Sonra COVID-19 kısmı sakinleşti, hasta sayısı azaldı ve daha hafif şiddette hastalar gelmeye başladı. Önlemleri gevşetmedik. Bir hastadan dünyaya yayılan bir hastalığın, son hasta da iyileşmeden hayatımızdan çıkması olanaksız görünüyordu. Üstelik, bir kez çıktıktan sonra bir daha gelmeyeceğine de kimse garanti veremezdi. İkinci dalganın olacağını düşünmüyoruz diyenlere inat hasta sayıları artan meslektaşlarımızı duyuyorduk. Bu virüs olmasa da başka bir tehdidin bizi aynı kıskaca sokma olasılığı da artık hayatımıza bir gölge şeklinde yerleşmişti. 
Salgın sağlık hizmeti verirken acil olmayan durumlar için hastanelere gelişlerin azaltılması önerildi.  hem hasta sayısı fazlayken, yakınmalarla hastaneye başvurmuş kişilerin içinde henüz tanı almamış COVID-19 olması kuvvetle muhtemeldi hem de acil olmayan başvurular zaten yoğun olan iş yükünü bölecek ve gerçekten gereksinimi olanların sağlık hizmeti almasını geciktirebilecekti. Bu durum, neredeyse üç ay sürdü. Artık evinde beklemekte zorlanan, tanı ve tedavi gecikmesi yaşama riski olan hastalarımızın hastaneye başvurusu elzem hal aldı. Hastalarıma randevu vermeye başlamam gerekti. Sürekli olarak telefonla, WhatsApp’tan gönderilen ilaç fotoğrafları ve tetkik sonuçlarıyla, poliklinikte muayene olup sonucunu bana iletmeleriyle izlediğim hastalarım olmuştu. Ancak onda da 7 gün, 24 saat erişilebilir olmak, hele de salgına ilişkin iş yoğunluğunda ve detayında artma yanında artık gücümü tüketmeye başlamıştı. Hiç olmazsa yeniden mesai saatine çekebilir, acil dışı bölünmelerime son verebilirdim. Bana ait bir yaşamım olduğunu unutma noktasına gelmişken, yeniden yaşamıma sahip çıkmalıydım. 
Bu düşünsel ve duygusal zeminde, hastalarıma randevu vermeye karar verdim, ancak bunun şimdiye dek yaptığım şekilde olamayacağından da aynı kararlılıkla emindim. Bu zamana dek, bir hastama 15-20, gerekirse daha uzun zaman ayırarak, onu yalnızca etten, kemikten, kandan, salgıdan ve akciğerlerine girip çıkan havadan ibaret değil de yaşadığı sosyal çevre, yaşadıklarının içinde yarattığı duygu fırtına ve limanlarından da ibaret görerek muayeneleri yapıyordum. Oysa bulaşıcı bir hastalığın dünyayı etkisi altına aldığı bu zamanda,  artık ben onlar için riskli bir temas kaynağıydım, onlar da benim. Uzun görüşme kısmı online yapılabilirdi.  yalnızca muayene kısmı için aynı odada, daha kısa süre ve tabii kişisel korunma önlemlerimizi almış olarak bir araya gelebilirdik. Kimseyi hastanede uzun süre tutmamış olurdum. Tetkik istediklerimin sonuçlarını yine online görüşebilirdik.
Bir başka yararı daha olacaktı. Gereksiz yere hastaneye gelişleri önleyebilirdim. Ön görüşmemizde belki ilacın düzenlemesi uzaktan yapılabilecekti, düzelme olduysa tedavi kesilebilecek ya da aynı şekilde devam edilebilecekti, tetkik kontrol zamanı daha gelmediği için boşuna fiziksel olarak hastamın burada olması gerekmeyecekti. Sonuçta solunum testlerini, bulaş riski nedeniyle yalnızca yaşamsal gereklilik durumlarında yapmaya karar vermiştik. Başka illerden yalnızca bu testin dönem dönem kontrolü için gelecek olanlar için bu durumu henüz hastaneye gelmemişken konuşmak bir çok yönden işleri kolaylaştıracaktı.
İşleri kolaylaştıracaktı, derken, benim işleri ne yapacağını düşünmemişim…
Hastanemizin bilgi-işlem bölümünü aradım. Bir alt yapı hazırlandığını, doktorlardan kimlerin bu şekilde muayene yapmayı isteyeceğini resmi olarak sorup o kişilerin muayene odalarına kamera, mikrofon gibi teknik donanımı sağlamak için girişimlere başlayacaklarını, satın alımlar yapılacağını, konunun hukuksal boyutunun araştırıldığını, sonuçta hastaneye gelmemiş hasta için resmi giriş yapılmasının yasal olmadığını konuştuk. benim odamda teknik donanımım vardı. Online toplantı ve derslerimi oradan yaptığım olmuştu. İletişimin bir ara yüz üzerinden de insanca olabileceğini üç aydır  anne ve babamla, doğum günleri, eski mezunlar toplantıları, konferanslar, derslerle deneyimlemiştim. Yüz yüze oluşun bazı avantajları olduğunu da görmüş, yine de bazı durumlarda online erişimin uzakları yakın, zorları kolay ettiğini görmüştüm. Üstelik ben bunu geceli gündüzlü yapmak zorunda kalıyorken, şimdi bir sistem dahilinde, iş ile özel yaşamımı ayırarak, randevulu saatlerde yaparsam iş dışı zamanlarımı kendime ve yakınlarıma ayırabilecektim. 
Bilgi-işlem bölümümüzden Devrim ve Özgür  sistemi anlatmak için geldi. özel hesabım dışında Skype’dan bir doktorluk hesabı açtım. hastane ana sayfasından nasıl online randevu oluşturulacağını, sekreterlerimizin nasıl buradan hastalara yardımcı olabileceklerini, sonrasında benim nasıl sürecin içine gireceğimi konuştuk. İnce ince düşünüp ayrıntısıyla ve basitçe işlemi anlatan bilgilendirmeleri internet sayfasına koymuşlar. Bunları öğrendim ki hastalarımı yönlendirebileyim. Sekreterlere topluca eğitim vermeyi planlıyorlarmış ama ben hemen başlayacağım için poliklinik sekreterlerimize sistemi anlattılar, birlikte kurdular. Böylece biz Haziran ayının ilk günü online hasta randevusu verip benim hastalarımla Skype üzerinden görüşmemle uzaktan hasta muayenesini başlatmış olduk. 
Dilek ve Sevgi, bu işi de her işte yaptıkları gibi dört elle kavradılar. Öğrendiler, bıkmadan usanmadan hastalara anlatıp alışık olmadıkları bir sistemin kısa sürede yoluna girmesini sağladılar. Bu yaptıkları çok değerliydi, çünkü hastalar da alışık değildi. Başka zaman deneyimledikleri bir yöntem olmadığı gibi internet, bilgisayar ya da akıllı telefon gibi bir teknik olanağa sahip olmaları gerekiyordu. Biz de bu durumun sağlık hizmetine ulaşmak konusunda bir ‘eşitsizliği derinleştirme’ etkisi olup olmayacağını dikkatle izleme konusunda özenli ve uyanıktık. Özel ortamımı işten ayırmayı kararlaştırmış olsam da Skype ile hiçbir şekilde görüşemeyeceğimizi öğrendiğim az sayıda hasta için WhatsApp’tan görüntülü görüşmeyi kabul ettim. Hasta sayısını eskisine göre daha az tuttuk, ama zaten önceki dönemlere göre daha az başvuru vardı. El birliği, sekreterlerimizin içten desteğiyle başlayıp bir haftadır sürdürdüm. Bu sırada yaşadıklarımızı da bizden sonra geleceklere destek olmak, koşulları daha iyiye götürerek işlerini daha kolay ve daha nitelikli hale getirmek için birbirimizle paylaşmaya ve not etmeye koyulduk.
Neler neler, ne hoş ve anlatmaya değer anı birikti…
Evde, torunlarının ya da çocuklarının desteğiyle görüşmeyi yapan, imi zaten konuya son derece hakim olan hastalarımla on beş ile yirmi dakika arasında değişen sürelerle görüştüm. Eski dosya notlarımı inceleyip ilk muayene ise baştan ayrıntılı dosyamı doldurma, tetkiklerini inceleme, başka merkezlerde çekilmiş radyolojik incelemelerini görmek için bildiğim yolla, telaşsız, kaygının gölgesinden korunarak hasta görüşmelerimi yaptım. Bu sırada kullandığı ilaçları evde unuttum demek ya da yanlış adlandırmak yerine gidip yan odadan alarak kameraya doğru tutmaları, oksijen makinesi mi buhar makinesi mi anlatamayınca kamerayı çevirip göstermeleri, av ahalisi birleşip eksik bilgileri tamamlamaları, bu sırada evin rahat ortamında olmaları güzel yanlarıydı. Ekranlardan, uzaktaki sevdikleriyle görüşmeye, görüştürülmeye alışmış insanlar başta biraz heyecanlı olsalar da çabucak alıştılar. Böyle bir seçenekleri olmasından mutlu olduklarını, hastane ortamına gelmek için halen çekinceleri olduğu için gereksiz gelişlerinin önlenmesi ya da yalnızca kısa süre için yalnızca muayene ve tetkik amaçlı gelip reçetelerini de sonuçları uzaktan konuştuktan sonra elektronik reçete numarası olarak alabileceklerini görmekten mutlu olduklarını söylediler. özellikle de sordum; bu deneyimin onlara nasıl hissettirdiğini öğrenmek istediğimi, daha iyiyi bulmak için görüşlerinin değerli olduğunu söyledim. Seve seve paylaştılar. 
Dün bir hastam online randevu almadan çıkmış gelmiş. Sekreterim aradı. ne yapmasını önerdiğimi sordu. İstisna yapılabilecek bir durum olmadığını, daha basitçe yapılabilecekken hepimizin bu sistemi yerleştirmek için geçerli gerekçelerimizin olduğunu, bir defadan bir şey olmaz bakışının benim için kabul edilemez olduğunu açıkladım. Cep telefonumu vermesini, oradan görüntülü konuşmamızın mümkün olduğunu söylemesini istedim. Bunu daha önce belirtiğim için zaten önerdiğini, hastanın akıllı telefonu da olmadığı için internet erişimi olamayacağını belirtti. İyi o zaman, o hastayla yüz yüze görüşeyim, demedim. Bir ilke doğrultusunda yapıyorsam, engellerden yılmamalıydım. Üstelik, sağlık hizmeti erişiminde eşitsizliği derinleştiren bir uygulamaya destek verir konuma düşmek baştan beri en büyük çekincemdi. Sekreterimden, hastama en uygun çözümü bulmaya çalışacağımı, bu sırada onu telefonla aramamıza dek hastane bahçesinde bekleyebileceğini söylemesini istedim. ben hemen bilgi-işlem bölümünü aradım. Devrim ile görüştüm. Bu durumu yapısal olarak çözme konusunu da gündeme almamızı, ama o zaman dek bu hasta için hemen bir çözüm üretmek zorunda olduğumuzu söyledim. Bir odamızda bilgisayar vardı ve hastam ile oradan görüşebilirdim, ama orada kamera ve mikrofon yoktu. Alım yapılınca dağıtılacak olan teknik malzemeyi bekleyemezdik. Çözüm geliverdi, Bedri’nin laptopunu geçici olarak getirebileceklerdi. Bu özveriyi yapmaları, sistemin sorunsuz kurulması için pilot uygulama niteliğindeki bu çabalarımızın ortaya çıkardığı eksiklikleri, kalıcı çözümler için ön uyarı olarak görmelerinden kaynaklanıyordu. Demek ki internet erişimi olmayan hastalar için hastanede bir odada bu olanağı sunacak düzenlemeyi de hazırlıklar içine dahil etmelilerdi. Emzirme odası, bekleme odası gibi alanlara bir yeni gereksinim daha eklenmişti. Planlaması yapıldıktan sonra kolayca hayata sokulabilecek bir durumdu. Cesterton’un söylediği gibi ‘Sorun, çözümü görememekte değil, sorunu görememekte’ 
Görüşme sistemini geçici olarak poliklinik odasına kurduk. Hastayı orada yalnız bırakmadan önce, bu ekranda doktorunu görünce onunla konuşmaya başlayabilirsin, diyerek aramayı yaptık. Karşıdan ben görüşmeyi başlattım ve hasta-hekim görüşmemiz olması gerektiği gibi, yani ayrıntısıyla hastanın sağlık sorununu konuşarak ve dış merkezli tomografisi incelenip bilgi verilerek, tetkikler istenip sonuçları incelendikten sonra reçetesi yazılacağını, telefonla arayarak numarasını öğrenebileceğini belirterek gerçekleşti. karşılıklı sorular yanıtlar, akla takılanlar, açıklamalar paylaşıldı. Tıpkı odamda karşımda oturuyor olsa yapacağımız gibi… 
Yazının bundan önceki kısmını yaklaşık bir ay önce yazmıştım. Denemeye, deneyim biriktirmeye henüz yeni başlamışken. Aradan geçen zaman yoğundu ve ben yazmanın başına oturamadım. Konuşmalarım, yüksek lisans final sınavım ve ödevlerim… Derken zaman akıp geçti, yaşadıklarımdan yola çıkarak bilgilendirici videolar yaptım. Telefonla arayan hastalarıma youtube linkini gönderip onu izlemelerini ve ne yapacaklarını öğrenmeleri kolayıma geldi. Tek tek anlatmaya olanak ve zaman yoktu. 

Serpil’imin bu işin başında bana ayna tutması, sesli düşünmem için orada varlığını hissettirmesi için aradığımda dediğini yaptım: Eskiyi, yeniyi inşa etmek için kullan!

©Göksel Altınışık Ergur
Yayınlanma tarihi: 28.06.2020

Benimle neden ve nasıl online doktor görüşmesi yapılıyor?

Online hekim görüşmesinin internet sayfasındaki teknik anlatımı

İlk başta hazırladığım video:Online randevu alınması sonrasında hekim-hasta görüşmesine ilişkin bir yöntem arayışı

1 thought on “Hekimlik pratiğimi yeniden inşa ediyorum”

  1. Sevgili Göksel’imiz,
    Merhaba.
    Hekimlik pratiğini yeniden inşa ettiğin haberini hazırladığın videoyu “ARTIK HEKİMİNİZ BİR TIK İLE YANINIZDA…
    PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GÖĞÜS HASTALIKLARI ÖĞRETİM ÜYELERİNDEN ŞAİR VE YAZAR PROF. DR. GÖKSEL ALTINIŞIK ERGUR, BİLİŞİM ÇAĞINDA TELETIP UYGULAMASIYLA COVİD-19 ENGELİNİ AŞIP HASTALARI İLE BULUŞMANIN ÖNCÜLÜĞÜNÜ YAPIYOR…” başlığı ile paylaşmıştım. Paylaşımım an itibariyle 300 beğeni, 82 yorum ve 13 paylaşım ile ilgi gördüğüne göre aslında seni kutlamaktan başka yapacağımız bir şey ve “seninle gurur duyuyoruz” demekten başka diyeceğimiz yok. Ama süreci anlatman çok hoş olmuş. Teşekkürler…
    🙂 🙂 🙂

Leave a Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir